11 Ekim 2015 Pazar

Kronik Yalnızlık




Hepimizin sorunu değil miydi kronik yalnızlıklarımız?

Kendimden bahsederken söylediğim var ya, "hiçlikte var olmaya çalışan..." diye; işte o "hiçlik" yalnızlığımın ta kendisi.


Düşünüyorum da…


Mutlu olmak için kimseye ihtiyacımız yoktu aslında. Kendimizle mutlu olmayı başarmak çok zor olmamalıydı. Peki neden başaramıyorum... Cevap çok netti, ya kendimle iyi anlaşamıyorsam?


Ben henüz kendimle anlaşamazken, kendi içimde kocaman çatışmalarım varken başkalarıyla nasıl mutlu olabilirdim ki?


Aynaya baktığımda gözlerindeki ışığı ve yaşam sevincini kaybetmiş küçük bir çocuk görüyorum.Kendisiyle bitmeyen kavgaları olan, çok kırılgan ve çok korkmuş bir çocuk… Her gecen gün daha huzursuz bir surat karşılıyor beni. Yorgun ve bıkkın ruhumun bedenime yansımış hali midemde bir ağrı ve bulantı yaratıyor her yüzleştiğimde.


Heteroseksüellerle dolu çevremde anlaşılmayı beklemek mi yordu beni bu kadar? Yoksa bir turlu rayına oturtamadığım uzak mesafe ilişkim mi? Ya da toplum tarafından tiksinilen aşk hayatım mıydı bu bulantıya sebep olan?


Bu sorulara net cevaplar veremiyorum. Bu soruların ve daha fazlasının üstünde bol bol sohbet edeceğiz aslında. Fakat bunun gibi onlarca soru yüzünden her geçen gün daha da yalnızlığa mahkum ediyorum kendimi sanırsam.


Yine de biliyorum ki, bu kelimeler benden sizlere ulaşırken, bir yerlerde beni anlayacak kimseler var. İşte bu yüzden hiçlikte “var olmaya” çalışıyorum hala… Bir gün birileri tarafından anlaşılmak umuduyla…



Ütopik Sosyolog

1 yorum:

  1. yalnızlığın dört duvardan yada kendi sessizliğinden ibaret olmuş olsaydı gerçekten; tüm yazılarına bu kadar çok hak vermez/katılamazdım sanırım. savaşıyorsun hepimiz savaşıyoruz nefretler ve anlaşılmaya dahi çalışılamamaklar ile! Ama sen güzel küfrediyorsun dostum, lütfen sövmeyi bırakma.

    YanıtlaSil